Rusya ve Çin Emperyalist Devletler DEĞİLDİR No. 3
Leave a comment05/07/2018 by socialistfight
ABD/AB/NATO’nun Ukrayna saldırısına ilişkin Dördüncü Uluslararası İşbirliği Komisyonu beyanatı
https://socialistfight.com/?s=Russia+and+China+are+NOT+Imperialist+states
Hem Emperyalist yanlısı hem de Moskova ve ABD/AB/Nato yanlısı olmadığını, fakat uluslararası işçi sınıfının yanında durduğunu belirten tarafsız üçüncü grubun ileri sürdüğü ideolojik meşrulaştırma ile mücadele etmemiz gerekir; hem Rusya hem de Çin Emperyalist devletlerdir (“Doğu Emperyalizmi”). Bu yüzden, her ikisi ya da her birinin ABD-egemenliğindeki küresel Emperyalizme (“Batı Emperyalizmi”) karşı giriştiği her çatışma aslında rakip emperyalist güçlerin çatışmasıdır ve bundan dolayı devrimci sosyalistler bu tür savaşlarda hiç birinin yanında yer almamalıdır. Devrimci bozgunculuğu kendimiz için ve Rus/Çinli işçi sınıfı için desteklemeliyiz, onlarda modern dönem temel araçlarıyla, İşçi sınıfı ve sendika bürokrasisi yoluyla savaş dönemlerinde kitleleri süpüren emperyalist şovenizm ile mücadele etmek için kendi burjuvazilerini yok etmenin yollarını aramalıdırlar.
Ukrayna’daki Devrim
Marksist anlamda Rusya ve Çin’in Emperyalist güçler olduğu fikrinin esasen yanlış olduğunu düşünüyoruz ve bu yüzden Emperyalizm ve bu devletler arasında çıkabilecek herhangi bir savaşta, eğer her iki devletede aynı anda saldırılıyorsa, ya kendi başımıza ya da onlarla birlikte Anti-Emperyalist bir Birleşik Cephe oluşturmanın gerekliği olduğunu savunuyoruz.
Uluslararası güç dengesi, Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşında neredeyse eşit emperyalist güçlere sahip olan blokların bir biriyle savaştığı dönemdekine hiç benzemiyor; şu anda ekonomik ve askeri güç, ezici bir üstünlükle ABD Emperyalizminin ve onun NATO müttefiklerinin tarafında saf tutuyor.
Şimdi, bize göre Ukrayna devrimci bozgunculukta gerçekleşen bu çatışma, batı emperyalist ülkelerdeki milli şovenizm ile aynı kefededir, çünkü ne Rusya ne de Çin Emperyalist ülkeler değildir.
Yeni yoldaşları, “Emperyalizm” terimini yanlış kullanmamaları konusunda tembihliyoruz, çünkü AWL gibi gruplar bu terimi burjuva kitlesel medyasının kullandığı anlamda kullanıyorlar. Marksist anlamda “Emperyalizm”in tam bir karşılığı vardır ve bu finans kapitalinin kuralıdır. Bunu açıklayabilmek için, ikinci dünya savaşı öncesindeki eski yarı-feodal devletlerin tarihin çöplüğünde olduğu dönemden, yani 1939 yılından bir Troçki alıntısı yapıyoruz:
“Tarih köle iş gücüne bağımlı Roma devletinin “emperyalizm”ini, feodal toprak sahipliğinin emperyalizmini, ticari ve endüstriyel başkent emperyalizmini ve Çarlık mornarşi emperyalizmini biliyor. Moskova bürokrasisinin ardındaki itici güç, şüphesiz ki gücünü, prestijini ve gelirlerini genişletme eğiliminden kaynaklanıyor. Bu kelimenin en geniş anlamıyla, geçmişte tüm monarşilerin, oligarşilerin, iktidardaki kastların, orta çağ mülklerinin ve sınıflarının bir özelliği olan “emperyalizm”in ana unsurudur. Fakat, modern literatürde, en azından Marksist literatürde, emperyalizm, çok keskin belirlenmiş ekonomik içeriği olan finans kapitalinin yayılmacı politikası anlamına geliyor. Ne anlama geldiğini kesin olarak açıklamadan “emperyalizm” terimini Kremlin’in dış politikası için kullanmak, her ikisininde yayılma için askeri güç kullandığı gerekçesiyle Bonapartist bürokrasinin politikasını tekelci kapitalizmin politikası ile aynı kefeye koymak anlamına gelir. Yalnızca karmaşa yaratmaya elverişli olan böyle bir tanımlama, Marksistlerden ziyade dar görüşlü burjuva demokratların işidir.” [1]
Michael Probsting’ in kahrolası yalanları ve istatistikleri
Peki ya ekonomik açıdan? Avusturyalı RCIT Michael Pröbsting, tüm üçüncü tarafsız grup adına, bizim ve LCFI’nin Sosyalist Mücadelede ne kadar yanlış davrandığımızı ve her iki tarafında emperyalist olduğunu kanıtlamak için büyük bir kitapçık hazırlamış. Rusya’nın Büyük bir Emperyalist Güç [2] olduğunu savunduğu kitapçığının kapağına bir de açıkca Sam Amca’nın kafasını kopartmak üzere olan çok öfkeli bir Rus ayısını tasvir eden bir ön kapak karikatürü koymuş. Bizce bu, kendini Marksist olarak adlandıran bir dergide emperyalist propagandanın gayrimeşru kullanımıdır.
Rusya ve Çin’in yeryüzüne hükmetmek üzere olan yeni Emperyalist güçler olduğunu istatistiksek olarak kanıtlamayı ve ABD’nin düşüşe geçen bir güç olduğunu ve yakın zamanda kendimizin ve herkesin düşmanı ve gerçek bir tehlike olan bu ayıya benzeyen sarı benizlilerin ABD’yi gölgede bırakacağını göstermeyi amaçlayan bu çalışmasını devasa çizelgeler ve tablolarla doldurmuş. Çalışmanın büyük bir kısmı sadece bunların eşit olmayan toplumlar olduğunu kanıtlıyor, öncekiler deforme olmuş ve yozlaşmış işçi devletleri olsa bile, şimdiki kendilerinden sonra gelen kapitalist devletler kadar eşitsiz değillerdi. Fakat, Rusya, Çin, küresel emperyalizm ve askeri tehlike arz eden diğerleri arasındaki ilişkiyi göz önüne alırsak, en alakalı istatistiklerr ve çizelgeler bile tek taraflıdır ve çok yanıltıcıdır (kahrolası yalanlar ve istatistikler).
Rus tekelleri
Pröbsting diyor ki:
“Özetle, 20 yıldan daha az bir sürede, bir çok Rus tekeli ülkenin ekonomisini tamamen elinde tutacak şekilde biçimlendi. Muhtemelen Rusya’nın kapitalizmi bir çok diğer emperyalist ekonomilerden daha fazla tekelleşmiştir. Aşağıda daha detaylı şekilde göreceğiz, bu tekeller her iş alanına dahil olmuşlardır – petrol ve gaz çıkarılmasından tutun, metal madenciliği ve üretimine ve finansa kadar her alanda varlar. Rusya’nın tekelci kapitali, Lenin’in emperyalist güç tanımıyla açık bir şekilde örtüşüyor.” [2]
Ama şu soruyu sormalıyız: “Rus tekelleri” kimin elinde? Enerji devi Gazprom’un 50%’si devlete ait fakat geriye kalan hisseler yabancı sermayenin ellerinde. Rusya ve Çin’deki geriye kalan çoğu büyük “tekeller” “devlete ait” olarak listeleniyor fakat bunların çoğunda devletin hissesi 50%’den az ve genellikle 25%’i devlete ait, hatta bazen bu tekellerde devletin hissesi 13%’e kadar düşüyor. Tabii ki batı emperyalistleri bu durumdan çok şikayetçi ve bunu fena halde adaletsiz buluyorlar, çünkü onlara göre onlar sadece serbest olan “B” hissesine değil, hisselerin tamamına erişebilmelidirler. Ve Pröbsting, Rusya’da vergiden muaf olarak yeniden yatırım yapılabilmesini sağlayan dolaysız dış yatırıma (FDI), ve oligarş fonlarının Kıbrıs’a “gidiş-gelişi”ne dikkat çekebilir, fakat emperyalist vurgusunu yapma tutkusundan dolayı küresel manzaranın tamamını görmezden geliyor.
Örneğin, Çin ve Japonya, ABD hükümetinin tahvil ve bonolarının en büyük iki hissederlarıdır, çünkü dünyanın en büyüğü olan ABD tüketici pazarını açık tutmak ve dolar fazlalığından kurtulmak için buna mecburlar. Fakat bu tahvil ve bonolar sadece 1% ve 2% arası faiz öderken, ABD’nin Rusya ve Çin’deki dolaysız dış yatırımı 20%’den fazla faiz getiriyor. Sadece petrolün değil, yeryüzündeki bir çok malın ticaret para birimi olan dolar ABD’ye çok büyük bir avantaj sağlıyor; bunların arasında en önemli olan, ABD’nin küresel pazar üzerindeki hisseleri denilebilir. Bu küresel tekelin karşı karşıya olduğu tehdit, 2003’te Irak’a, 2011’de Libya’ya ve 2014’te Ukrayna’ya karşı başlatılan savaşın en önemli nedeni olarak gösterilebilir. Eğer ABD bu muazzam avantajı kaybederse, imparatorluğunun günleri sayılı demektir.
Bununla birlikte, bu iki ülke öncelikli olmak üzere, aynı zamanda Körfez devletleri, Brezilya ve diğer ülkelerin dolar tahvillerinin değerini düşüren devalüasyona sebep olan büyük çaplı mal alımının ardışık krizleri var. Ve bir de altın tahvili sorusu var. Söylentilere göre 2011’de savaş bittiğinde ABD, Libya’nın altın rezervlerini yağmaladı, 2012’nin sonunda [4] Merkel’in talebine rağmen altın külçelerini Almanya’ya geri vermedi ve 7 Mart 2014’te Ukrayna’nın 1.8 milyar dolar değerindeki altın rezervinin tamamını yağmaladı. [5] Bu mekanizmalardan dolayı, tüm dünya ABD’nin ekonomisine sübvansiyon sağlamak zorunda kalıyor.
Askeri endüstriyel kompleks
Gönülsüz yabancı ticaret ortaklarından elde edilen bu sübvansiyonun büyük bir kısmı, bu tekeli ciddi bir şekilde tehdit edecek her hangi bir ülkeyi işgal etmek ya da tehdit etmek amacıyla ABD ordusu için kullanılıyor. ABD ordusunun harcamaları, 1961’de Başkan Dwight D. Eisenhower’ın uyardığı üzere güçlü askeri endüstriyel kompleks tarafından yüksek tutuluyor:
“Bu muazzam askeri tesis ve büyük silah endüstrisi Amerikan deneyimi açısından çok yeni bir şeydir. Bunun toplam – ekonomik, siyasi ve hatta manevi – etkisi her şehirde, her hükümet binasında ve Federal devletin her ofisinde hissediliyor. Bu gelişme ihtiyacının zorunluluğunu haklı buluyoruz. Fakat, bunun olası vahim sonuçlarını çok iyi kavramamız gerekir. Toplumuzun yapısının yanı sıra çabalarımız, kaynaklarımız ve rızkımız bu alanda kullanılmaktadır. Hükümetin meclislerinde, askeri endüstriyel kompleksin (MIC) istenen ya da istenmeyen kanunsuz tesirlerine karşı kendimizi korumalıyız. Yanlış yerlere verilmiş gücün korkunç yükselişinin bir ihtimaldir ve bu yükseliş devam edebilir.” [3]
MIC şu anda 1961’te olduğundan daha güçşü ve her bir ABD senatörü ve temsilcisinin ödemeleri MIC lobisi tarafından yapılıyor, bu da demek oluyor ki MIC, Eric Zuesse’nin yukarda da belirttiği gibi karlarını korumak, hissedarlarının paylarını yüksek tutmak ve işçilerinin çalışmalarına devam etmelerini sağlamak için sürekli savaş ihtiyacı içindedir.
Pröbsting diyor ki:
Bugün, Rus devlet-kapitalist sektörü ekonomi için çok önemlidir. Bu, bir çok Rus tekelleri arasında karar verici bir rol oynar. Örneğin, devlet 181 şirketin Altın Hisse Senetlerine el koydu. 15 devlet destekli şirket, Rusya borsasının 62%’sine tekabül etmektedir.
Fakat manşetlerin ötesinde Rusya’ya göre:
“Yabancı yatırımcılar, Rusya borsasında belirleyici bir etki olmaya devam ediyor. Sberbank KIB analistlerine göre, bu yatırımcılar serbest dalgalı Rus hisselerinin yaklaşık yüzde 70’ini ellerinde tutuyorlar. Fakat, Rus yatırımcılar 2008-2009 sonrasında yaşanan kırılmadan dolayı borsa konusunda hala temkinliler. Rusya’da aktif olan yatırımcıların üçte biri ABD fonlarıdır; diğer üçte biri kıta Avrupasının fonlarından oluşuyor, geriye kalan üçte biri ise Birleşik Krallık fonlarına ait. En büyük yabancı yatırımcı (5 milyar dolardan fazla yatırım ile), Norveç Hükümeti Emeklilik Fonu’na aitken, Vanguard Yeni Gelişen Pazarlar Borsa Endeksi Fonu (4.7 milyar dolar) ve Oppenheimer fonu (3 milyar dolara yakın bir bölümü Rus borsasına yatırılmış) ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor. [4]
Bu örnek oldukça açık bir şekilde gösteriyor ki Rusya ve Çin emperyalist güç olmak şöyle dursun, bazı emperyalist özelliklere sahip olsalar da hatta zamanla emperyalist olmaya heveslenseler bile, yarı-sömürge ülkeler olmaktan ileriye gidemiyorlar. Hollanda ve Belçika gibi küçük çaplı ya da hala ikincil derecede eşit olan müttefik Japonya, Almanya, İtalya, İspanya ve Kanada gibi emperyalizmler ABD emperyalizminin küresel ağına bağlıdır fakat Rusya ve Çin bu ağda yer almaz. Hayır, bunlar yarı-sömürge ülkelerin bir üst seviyesindeler ve müttefikleri ile birlikte kendilerini BRICS olarak tanımlıyorlar; Brezilya, Rusta, Hindistan, Çin, Güney Afrika.
Sonuç
Üç ayrı akımın gelişiminin hatlarını, aşırı solun içerisinde Ukrayna’ya ilişkin Maidan yanlısı konum alan sağcılar aracılığıyla çizdik: bu gruplar arasındaki en aşırı örnekler Chris Ford’un Ukrayna Sosyalist Dayanışma Kampanyası Bildirisi’ne imza atan taraflardır; İşçi Temsil Komitesi, Sosyalist İşçi Partisi, Devrimci Sosyalizm 21, Kazanılacak bir Dünya, Sosyalist Direniş (4. Uluslararası) ve CWI ve LIT (FI) gibi diğer uluslararası oluşumlar. Zaten merkez zeminde olanları listelemiştik. Bunlardan bazıları Ukrayna konusunda çok keskin bir şekilde sola kayarken, daha tutarlı olan devrimci Troçkistler Libya ve Suriye konusunda başından beri takındıkları güçlü anti-emperyalist çizgiyi korudular. ABD liderliğindeki batı Emperyalizmi ile Rusya ve Çin’in Doğu Emperyalizmi (bazılarının saçma bir şekilde önerdiği üzere, Çin’in ABD’nin arka bahçesini istila etmesi sonucu çatışmaların yer aldığı Venezuela’da bile) arasındaki Emperyalistler arası çatışmanın neden olduğu uluslararası sınıf mücadelesi teorilerini reddediş sebebimizin teorik, ekonomik ve politik nedenlerini açıkladık.
Şu anda doğu Ukrayna’nın yeni Novorossiya Birliğini ve onun Ukrayna Kominist Partisi ve Borotba Birliği tarafından yönetilen organize işçi sınıfını korumak için uluslararası bir dayanışma kampanyası önerisi sunduk. Kiev’den gelen faşist saldırılara karşı korunmak için işçi sınıfının Rusya üzerine olan taleplerini belirtmek amacıyla, Putin’ini de kapsayacak şekilde “şeytan ve ninesi” ile birlikte Anti-Emperyalist bir Birleşmiş Cephe kurmayı önerdik. Son olarak, bu oryantasyon, yeniden bir araya gelen Dördüncü Uluslararasının bir parçası olarak yeni bir devrimci sosyalist işçi sınıfı liderliği kurmak amacıyla planlanmıştır.
- Novorossiya Birliğini faşist saldırılara karşı savun, ABD/CIA tarafından kurulan Kiev rejimini yık!
- İşçi sınıfının mülklerini ve kuruluşlarını korumak için silahlı işçi milisleri oluştur!
- Yozlaşmış oligarşilere güven kalmadı, fabrikalarını millileştir, sistem ve toprak nakli yap!
- Kiev’deki tepkisel, batı emperyalizmi yanlısı rejimi yık!
- Anti-emperyalist birleşmiş cephe ve güçleriyle bir ol ve faşistlere karşı savaş!
- ABD’nin Rusya, Çin, Suriye, İran ve Venezüela’ya karşı oluşturduğu küresel komployu yok etmek için Putin’den silah ve birlik gibi maddi yardım talebinde bulun!
- Yeniden bir araya gelen Dördündü Uluslararasının bir parçası olarak Ukrayna’da devrimci sosyalist liderliği kurmak için harekete geç!
Notlar
[1] Leon Trotsky, In Defence of Marxism, Again and Once More Again on the Nature of the USSR, (October 1939), http://www.marxists.org/archive/trotsky/idom/dm/04-again.htm
[2] Russia as a Great Imperialist Power, The formation of Russian Monopoly Capital and its Empire – A Reply to our Critics, By Michael Pröbsting, Revolutionary Communist International Tendency (RCIT), 18 March 2014, http://www.thecommunists.net/theory/imperialist-russia/
[3] Dwight D. Eisenhower, Speech on Military Industrial Complex, 1961:
http://coursesa.matrix.msu.edu/~hst306/documents/indust.html
[4] Kaynak: Russia Beyond the Headlines – January 22, 2014 Anna Kuchma,
http://rbth.com/business/2014/01/22/who_owns_the_russian_stock_market_33437.html
Liga Comunista—Brezilya
Tendencia Militante Bolchevique—Arjantin
Socialist Fight—Britanya, 4 Haziran 2014